Welcome to Dongmakgol (Kmovie)
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Welcome to Dongmakgol (Kmovie)
A U.S. Navy pilot, Neil Smith, is caught in a mysterious storm of butterflies while flying over a remote part of Korea. He is found by local villagers who nurse him back to health. Time stands still in this village called Dongmakgol. They have no knowledge of modern technology, such as guns and grenades, and no one has any idea of the conflict raging in the outside world.
Meanwhile, not far from the village, a platoon of North Korean and South Korean soldiers have an encounter, and the ensuing gunfight leaves most of them dead. The surviving soldiers on both sides retreat. During the retreat, the surviving North Korean soldiers are found by an odd village girl. She leads them to the village, where to their astonishment, they find two South Korean soldiers and a U.S. Navy pilot already there.
The unexpected encounter causes an armed standoff that lasts for several days, which ends only when a soldier holding a grenade is worn by fatigue and accidentally drops it, leading to a series of events that eventually ends up in blowing up the village's stockpile of corn for the winter, that pops into thousands of popcorn falling from the sky.
(Source: Wikipedia)
Cast:
Ha-kyun Shin as Pyo Hyun-Chul
Jae-yeong Jeong as Lee Su-Hwa
Hye-jeong Kang as Yeo-il
Leif Gantvoort as Major
Ha-ryong Lim as Jang Young-hee
Deok-Hwan Ryu as Seo Taek-ki
Jae-kyeong Seo as Mun Sang-sang
Steve Taschler as Smith
Huzura hoşgeldiniz :)
Dongmakgol köyü sakinleri, Kuzey ve Güney Kore askerleri, savaş ve savaşmamak, neden savaşmak ve ne için savaşmak, kelebekler, masumiyet, patates sanılan el bombaları, havaya uçurulan erzak depoları, farklılıklar, farklılık gibi gösterilen benzerlikler, düşmanlar ve arkadaşlar..Geri kalan üç noktanın içine dünyalar sığdırabilen bir film duruyor karşımızda.Bu film için o kadar güzel yorumlar yapıldı ki neden bu kadar zaman beklemişim diye söylendim kendime..
Aslında tek başıma izleyecektim ama erkek kardeşim bende izleyeceği deyince, oturduk birlikte; kah güldük kah ağladık.Bu film nasıl anlatılır ki, savaşın gereksizliği, ne için ve kim için ulusların birbirini öldürmesi, neden nefret ediyorum sorusunun cevabı aranmadan silahlarla yarışılması derken film aslında ciddi ciddi bu konuların üzerine eğilmeden daha ilk 20 dakikada en ciddi eleştirisini yapıyor.Birliklerinden kopan veya sadece o kadar kişi arasında hayatta kalmayı başarmış üç Güney Kore askeri ve iki Kuzey Kore askeri dağları arşınlarken bir masum köye ulaşırlar..
Bu köy öyle ki bir köy ki; ülkenin neden savaş içinde olduğunu, Kore’lilerin neden birbirlerini öldürdüklerini anlayamıyorlar.Ve aslını söylemek gerekirse bir savaşta olduklarını bile bilmiyorlar.Köylerine gelen bu misafirleri, kendi masumiyetleri ile ağırlamaya çalışırken bu iki grubun neden savaştıklarını, neden birbirlerinden öldüresiye nefret ettiklerini anlayamazlar.Hatta savaş konusunda o kadar saflar ki, el bombasının ne olduğunu bile bilmiyorlar, patates sanıyorlar.Bir de bir kız var ki o köyde, köyün en safı, en masumu.Her şey onun için bir eğlence, her silah onun için oyuncak..
Bizimkiler başta birbirlerinin gözünü oymak için savaşırken, daha sonra onları savaşmaya iten otoritelerden uzakta, birbirlerini tanımaya, zor anlarda birbirlerini kollamaya başlarlar.Biri abi olur, diğeri kardeş.Biri seven olur, diğeri sevilen.Köye ilk adım attıklarında, biliyorum pek telaffuz edilmedi, kelimelere dökülmedi ama belki de ben onların yerine hissettim; “ölmüş ve cennete gelmiş “ gibi hissettiklerine eminim.Savaşın olmadığı, boş yere masumların ölmediği, sevgi ve arkadaşlığın olduğu; insanların kavga etmeden yaşadıkları küçük bir topluluk.Bütün dünya keşke böyle olsa dedim çoğu yerde..
Bir dram anlatmıyor bu film, izleyene laf sokuyor ama bunu en ince noktasından yapabiliyor.Sanki bir avuç dünyalı yer yüzünden alınmış ve tamamen farklı bir evrene bırakılmış gibi; insana ait en acımasız duyguların derinliklerde kaldığı; masumiyetin kendini her söz ve davranışta gösterdiği bir masal diyarında,masalın sonu merak ediliyor bir süre sonra.Aslında hiç bitmesi istenmezken, “kötü karakterlerin” kendilerini göstermesiyle dingin giden filmimiz birden bir aksiyona ve göz yaşlarına bırakıyor kendini.Kötü karakterin de Amerika olması ise, en güzel göndermelerden bir tanesi bence.
Çok beğendim gerçekten, keşke daha önce izleseymişim, varlığından daha önce haberdar olsaymışım.Mutlaka ama mutlaka izleyin, sakın denk geldiğinizde es geçmeyin, mutlu eden ve kendini sonuna kadar sevdiren bir film..
Aslında tek başıma izleyecektim ama erkek kardeşim bende izleyeceği deyince, oturduk birlikte; kah güldük kah ağladık.Bu film nasıl anlatılır ki, savaşın gereksizliği, ne için ve kim için ulusların birbirini öldürmesi, neden nefret ediyorum sorusunun cevabı aranmadan silahlarla yarışılması derken film aslında ciddi ciddi bu konuların üzerine eğilmeden daha ilk 20 dakikada en ciddi eleştirisini yapıyor.Birliklerinden kopan veya sadece o kadar kişi arasında hayatta kalmayı başarmış üç Güney Kore askeri ve iki Kuzey Kore askeri dağları arşınlarken bir masum köye ulaşırlar..
Bu köy öyle ki bir köy ki; ülkenin neden savaş içinde olduğunu, Kore’lilerin neden birbirlerini öldürdüklerini anlayamıyorlar.Ve aslını söylemek gerekirse bir savaşta olduklarını bile bilmiyorlar.Köylerine gelen bu misafirleri, kendi masumiyetleri ile ağırlamaya çalışırken bu iki grubun neden savaştıklarını, neden birbirlerinden öldüresiye nefret ettiklerini anlayamazlar.Hatta savaş konusunda o kadar saflar ki, el bombasının ne olduğunu bile bilmiyorlar, patates sanıyorlar.Bir de bir kız var ki o köyde, köyün en safı, en masumu.Her şey onun için bir eğlence, her silah onun için oyuncak..
Bizimkiler başta birbirlerinin gözünü oymak için savaşırken, daha sonra onları savaşmaya iten otoritelerden uzakta, birbirlerini tanımaya, zor anlarda birbirlerini kollamaya başlarlar.Biri abi olur, diğeri kardeş.Biri seven olur, diğeri sevilen.Köye ilk adım attıklarında, biliyorum pek telaffuz edilmedi, kelimelere dökülmedi ama belki de ben onların yerine hissettim; “ölmüş ve cennete gelmiş “ gibi hissettiklerine eminim.Savaşın olmadığı, boş yere masumların ölmediği, sevgi ve arkadaşlığın olduğu; insanların kavga etmeden yaşadıkları küçük bir topluluk.Bütün dünya keşke böyle olsa dedim çoğu yerde..
Bir dram anlatmıyor bu film, izleyene laf sokuyor ama bunu en ince noktasından yapabiliyor.Sanki bir avuç dünyalı yer yüzünden alınmış ve tamamen farklı bir evrene bırakılmış gibi; insana ait en acımasız duyguların derinliklerde kaldığı; masumiyetin kendini her söz ve davranışta gösterdiği bir masal diyarında,masalın sonu merak ediliyor bir süre sonra.Aslında hiç bitmesi istenmezken, “kötü karakterlerin” kendilerini göstermesiyle dingin giden filmimiz birden bir aksiyona ve göz yaşlarına bırakıyor kendini.Kötü karakterin de Amerika olması ise, en güzel göndermelerden bir tanesi bence.
Çok beğendim gerçekten, keşke daha önce izleseymişim, varlığından daha önce haberdar olsaymışım.Mutlaka ama mutlaka izleyin, sakın denk geldiğinizde es geçmeyin, mutlu eden ve kendini sonuna kadar sevdiren bir film..
Geri: Welcome to Dongmakgol (Kmovie)
Konusu: Herşey Güney Kore müttefiki bir Amerikan pilotu olan Yüzbaşı Neal Smith'in uçağının düşmesiyle başlar. Kazadan yaralı kurtulan Neal; yüksek bir dağın zirvesinde Dongmakgol isimli, dış dünya ile iletişim içinde olmayan bir köyün halkı tarafından kurtarılır ve tedavi edilir.
Bu esnada Güney Kore ile Kuzey Kore'de savaşmaktadır. Birliklerinden kaçan 2 Güney Kore askeri ormanda denk gelir ve kaybolmuş bir şekilde yürürken yolları bu köye düşer.. Diğer tarafta birlikleri pusuya düşürülerek ağır kayıplar verdikten sonra canlarını kurtarmak için dağlara çıkan üç Kuzey Kore askeri de bir şekilde bu köye ulaşır.. Bu köydekilerin ise tabiri caizse dünyadan haberi yoktur. İki ordunun neferleri Dogmankgol 'da karşı karşıya gelir ve trajikomik olaylar başlar.
Gösterime girdiği ilk hafta itibarıyle Güney Kore'de, +18 yaş sınırlamasına rağmen 2.100.000 kişinin izlemiştir. Yönetmen Gwang-hyun park'ın aynı zamanda ilk filmi. Filmin müzikleri de Takeshi Kitano ve studio ghibli filmlerinden aşina olduğumuz Joe Hisaishi'ye ait. Aynı zamanda Hisaishi'nin müziklerini yaptığı ilk kore filmi olma özelliğini de taşıyor.
Basın gösterimi sonrasında kritikler filmi yere göğe sığdıramamış ve tam olarak "gender-blender" olarak tanımlamış, yani biraz her türe göz kırpıyor. Ayrıca gökten yağan patlamış mısırlar, bir askerin üzerine düşen bombalar, yaban domuzu kovalama sahnesi gibi bir kaç spesifik sahneden bahsediyorlar ki, filmin görsel yönünün rüya ve gerçek arasında gidip gelerek son derece güçlü ve etkileyici olduğu konusunda da ağız birliği etmişler.
Ayrıca aynı yıl oscar adaylığında ülkesini temsil etmiştir.
Benim yorumuma gelince,
Güney Kore - Kuzey Kore arasındaki savaşın saçmalığını ele alan bir film. Benzerleri pek çok kez yapılmış aslında biz aynı halktanız ama neden düşmanız filmi diyebiliriz. Kuzey Kore ve Güney Kore'den ikişer asker bir de muttefiklerden bir Amerikan askeri dünyadan bi haber köyde önce savaşı, sonra kendilerini sorguluyorlar. Hayat orada basit çabalar, basit sevinçler, ortak amaçlar ve ortak mutluluklar için var. Neden başladığını bile hatırlayamadıkları bir savaş için düşman olunmuş, kanlar akıtılmış ama bir araya gelindiğinde yaşamanın o kadar da zor olmadığının farkına varan askerleri görüyoruz.
Komedi ve dram birbirine güzelce karıştırılmış. Bazı görsel efektler bir felaket olsa da zaten sanki amaç buymuş da güldürmek hedeflenmiş gibi. Ayrıca film sadece müzikleri için bile seyredilmeyi hak ediyor. Muhteşem bir görsellik, muhteşem bir anlatım ve harika müzikler. Konu yavan bile gelse her şeye rağmen şans verilmesi gereken bir film.
10/8 Neden? O domuz efektinin berbatlığı yüzünden
Similar topics
» … ing (Kmovie)
» Oh My God (Kmovie)
» Herb (Kmovie)
» Once in a Summer (Kmovie)
» Someone Special (Kmovie)
» Oh My God (Kmovie)
» Herb (Kmovie)
» Once in a Summer (Kmovie)
» Someone Special (Kmovie)
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz