Le Grand Bleu/The Big Blue
1 sayfadaki 1 sayfası
Le Grand Bleu/The Big Blue
Senaryo
Luc Besson
Yönetmen
Luc Besson
Senaryo
Robert Garland
Görüntü yönetmeni
Carlo Varini
Müzik
Eric Serra, Bill Conti
Tür:
Dram
Enzo(Jean Reno) ve Jacques(Jean Marc Barr) çocukluk arkadaşıdırlar. İkisi de denizi ve dalmayı tutkuyla sevmektedir. Bir gün Jacques'ın dalgıç olan babası dalış sırasında ölünce yolları ayrılır ve birbirlerini kaybederler. Yıllar sonra bir dalış müsabakasında karşı karşıya geleceklerdir. Yarışma sırasında Jacques'a, ona aşık olan ve onun suyun içinde gösterdiği tuhaf fiziksel durumdan etkilenen Johanna(Rosanna Arquette)eşlik edecektir.
(alıntı:sinema.com)
Geri: Le Grand Bleu/The Big Blue
Seviyorum bu filmi..Sadece bir kere izledim, ama yönetmen ve oyuncular derken; üstüne güzel de bir hikaye eklenince kendimi zaten çoktan yelkenleri suya indirmiş gibi hissediyorum..Farklı bir his bırakıyor insanda; ne yapacağını, nasıl konuşacağını kestiremediğiniz bir başrol var karşınızda; hakkında emin olabildiğiniz tek şey deniz ve yunuslara olan sevgisi.. Aslında bu kadar basitte anlatılmaz film ama “mutlaka izlenmesi gerek” tarzında bir cümleye nasıl bağlayacağımı bilemedim..
Kısaca “mutlaka izlenmesi gereken bir film..” diyelim, hatta tekrar tekrar izlenmesi gereken bir film..Tabi film sonunda derinliklere olan korkunuz varsa nasıl etkilenirsiniz bilemem; şahsen ben o kadar derinliği bile izlerken korkmaya devam ettim..
Yalnız “kadı kızının bile kusuru varmış” derler ya, bu filmin de öylesi bir kusuru var; biraz uzun tutmuşlar sanırım.Hayır, “sanırım” hafif bir kelime gibi görünsede aslında bu film için ağır manasını bünyesinde barındırabilirr.Filmimiz uzundur, izlerken “keşke bu kadar uzatmasalardı” diyen iç sesler ve “geliyorum anne, bir dakika dur azcık” diyen ve senden kalkıp iş yapmanı bekleyen dış sesleri aynı anda bünyesinde barındırabilir.
Yine de siz bakmayın bana,izleyin ve zorla izletin diğerlerine..
Kısaca “mutlaka izlenmesi gereken bir film..” diyelim, hatta tekrar tekrar izlenmesi gereken bir film..Tabi film sonunda derinliklere olan korkunuz varsa nasıl etkilenirsiniz bilemem; şahsen ben o kadar derinliği bile izlerken korkmaya devam ettim..
Yalnız “kadı kızının bile kusuru varmış” derler ya, bu filmin de öylesi bir kusuru var; biraz uzun tutmuşlar sanırım.Hayır, “sanırım” hafif bir kelime gibi görünsede aslında bu film için ağır manasını bünyesinde barındırabilirr.Filmimiz uzundur, izlerken “keşke bu kadar uzatmasalardı” diyen iç sesler ve “geliyorum anne, bir dakika dur azcık” diyen ve senden kalkıp iş yapmanı bekleyen dış sesleri aynı anda bünyesinde barındırabilir.
Yine de siz bakmayın bana,izleyin ve zorla izletin diğerlerine..
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz