Itazura na Kiss

Yönetmen: Osamu YAMAZAKI
Senaryo: Yukako SHIMIZU
Animasyon: Osamu OHKUBO
Müzik: Yasuharu TAKANASHI
Dizayn: Kazuhiro SOETA, Maki FUJIOKA
Orjinal Eser: Kaoru TADA

Tanıtım:

Aihara Kotoko, lise hayatının ilk gününde atletik, zeki ve bir o kadar da yakışıklı Irie Naoki’yi görür görmez aşık olur. Irie Naoki’ye açılmak için 2 yıl boyunca cesaretini toplamaya çalışan Aihara, reddedilir. 2 yıl boyunca hayatını boşa harcadığını düşünen Aihara, Irie’den vazgeçer ancak Aihara’nın evi çökünce, Aihara, babasıyla birlikte babasının bir arkadaşının evine yerleşir. Fakat babasının bu arkadaşı Irie’nin babasından başkası değildir. Kader mi yoksa kör talih mi bilinmez, Irie’yi unutmak isteyen Aihara için durum oldukça zordur.

Geçen akşam, izleyecek yeni bir dizi ararken karşıma bu anime çıkıverdi.Gerçi dizi ararken anime de karar kılmak başta biraz bana da şaşkınlık verdi ama iyi ki bu kararı vermişim dedim. Itazura na Kiss, bitmemiş bir manganın ismi, daha sonra animesi yapılmış, daha sonra da bir live actionı çekişmiş.Gerçi bolca manga okuduğum zaman karşılaşmıştım kendisiyle –oradan aşinayım- ama ne yalan söyleyeyim oturup okumamıştım.Geçen akşam bunun animesinin çok güzel olduğuna dair şeyler okudum ve “neden olmasın” diyerek aramaya koyuldum..

Uzun zamandır anime izlememiştim; bölüm başına 24 dakikadan 25 bölüm hemencecik bitiyor.Dün gece başladım, bugün öğleden sonraya bitiverdi.Tabi bu kadar hızlı tüketilmesinde; konunun merak uyandırıcı ve “şeker” olması, ayrıca bölüm süresinin çok kısa olması var.İnsan yaklaşık 70 dk. Süren dizilerden sonra biraz rahatlıyor gerçekten.Konusu ilk etapta çok sıradan durabilir ama insan izlerken kendini kaybediyor resmen. Aihara Kotoko, adında dünyalar tatlısı bir kızımız var.Liseye başladığı ilk gün konuşma yapan; zeki, yakışıklı, atletik Irie Naoki’ye anında vuruluyor ve ilerleyen iki yıl boyunca onun aşkıyla yanıp tutuşuyor.Tabi bunu platonik düzeyde sürdürmeye devam ediyor.Ama ilk bölümde göreceğimiz gibi artık buna bir son vermekte kararlı ve oturup bir aşk mektubu yazıyor.

Bunu İrie’ye uzattığında ise, karşılığında “mektubunu istemiyorum” cevabını alıyor; hem de kuytu bir köşede olsa neyse bütün okulun önünde.Herkesin dalga geçtiği, herkesin önünde reddedilen bu zavallı kız, neden mektubun okunmadığını sorduğunda ise aldığı cevap dünyasını tepetaklak ediyor; “ben salak kızlardan hoşlanmam..” Zaten orada kızımıza karşı acayip bir sempati duymaya başlıyoruz; adamlar o kadar güzel çizmişler ki “ayy canım benim, üzülme bee” demeye başlıyoruz.İrie’nin Kotoko’ya “salak” demesinin sebebi okulda “F” sınıfında yer alması; yani okulun not ortalaması bakımından en tembel sınıfı.İrie ise “A” sınıfının dahisi, hatta bırakın A sınıfını Japonya’nın dahilerinden..

Çocuk oturup doğru düzgün ders çalışmıyor; bir kere duymak onun anlaması+ezberlemesi için yeterli.Zavallı Kotoko ise, canım benim ne kadar çalışırsa çalışsın bir türlü anlayamıyor işte.İyice aşağılanan Kotoko “artık yeter, seni sevdiğim iki seneye lanet olsun” diyerek acısını içine atıyor ve yeni yapılmış evine doğru yola çıkıyor.Annesi öldüğü için bir bar işleten babasıyla yaşayan kızımızın daha o akşam deprem yüzünden evi yıkılıyor ve babasıyla ortada kalıyorlar.Bunun üzerine babasının bir arkadaşı onları arayarak “gelip bende kalın” diyor ve bavullarını topladıkları gibi bu arkadaşın kapısını çalıyorlar.Zavallı Kotoko tam İrie’yi unutacağım derken bu babanın arkadaşı “İrie’den başkası çıkmıyor”. Kader ağlarını örüyor ve Kotoko, bütün okulun önünde onu aşağılayan, salak diye yüzüne bakmaya değer bile vermediği; bu çocukla aynı evde yaşamak zorunda kalıyor..

Tabi o bu duruma benim verdiğim gibi acıklı bir tepki vermiyor, bunu İrie’nin kalbini kazanmak için bir fırsat sayıyor ve onu gelini olarak görmek isteyen İrie’nin annesiyle el ele veriyorlar.Böylece bölümlük bu macera başlamış oluyor.Tabi Kotoko’yu seven ve onun için her şayi yapabilecek sınıf arkadaşını, İrie’nin kendi gibi soğuk – ama o soğuklukta bile tatlı olabilen- küçük kardeşini, İrie’nin “her zaman bir kız çocuğum olsun istiyordum ve ben Kotoko’yu gelin olarak istiyorum” diyen annesini; diğer sınıf arkadaşlarını unutmamak da gerek.Romantik ve eğlenceli bir anime izlemek istiyorsanız, bu kesinlikle önerilir.

Bu arada; animenin görüntü kalitesinden ve o “pembe bir dünyada yaşıyoruz” atmosferinden bahsetmezsem kendimi ayıplarım.Zaten insanı büyüleyen ve kendini bu kadar sevdiren en önemli özelliklerinden biri de bu.Kotoko’nun mimiklerine güle güle bir oldum gerçekten, bir de İrie’nin annesi nedense bana bizdeki “kaynanaları” hatırlattı.

İki günde yalayıp yuttuğum harika ötesi bir seridir, herkeslere önermeli ve tavsiye edilmelidir Kotogo gibi zıpır, sevimli mi sevimli bir karakterin elinde dizi su gibi akıp gidiyor. Her bir bölümü ağzınız gülmekten sancıyarak izliyorsunuz. Mimikler, tepkiler falan bir harika. Üstelik zaman yerinde saymıyor aksine bize gerçek bir hayatı izlettiriyormuşçasına akıp gidiyor, karakterler gelişiyor, değişiyor, olgunlaşıyor, büyüyor ama bir yandan da özlerini koruyorlar. Bu açıdan bambaşka bir öneme sahip benim için.

Bu anime kanıtlamıştır ki aşk herşeyde olduğu gibi zekadan da üstündür. İrie bir bölümde Kotoko'yu şöyle tarif eder,

- Kotoko benim yapabildiklerimin %90'ını yapamıyor ancak geri kalan %10 luk kısım da kimsenin başaramayacaklarını yapabiliyor.


Herkeslere tavsiye ederim.


Animeyi türkçe alt yazılı olarak Animeizle.net ten veta tr.sevenload' dan izleyebilirsiniz.